Efendim selamlar,
Görüşemedik bir süredir, biliyorum. Bir çoğunuz isyan etti, bazılarınız çatılara çıkıp yeni yazı gelmezse kendini atacağını, bazılarınız ise pahalılığına aldırmadan bir litrelik benzini üzerine döküp kendini yakacağını söyledi. Tehdit edildiğim ve hatta trip yediğim bile oldu. Binlerce kişi olmasanız da, okumayı sevenler kadar, ben de yazmayı seviyorum. Yakarışlarınızı duydum ve böyle bir giriş yapayım dedim.
Velakin bu aralar, yazı modunda olmamamın yanında, bazılarınızın bildiği o “İstanbul’dan göçme hayalleri” üzerine çalışıyorum. Her şey somutlaştığında ve artık tek ayağımı “oralara” attığımda, gereken bilgilendirmeleri de yapacağım elbette. Tamam, belki sevgili dostum Güneş gibi Sırbistan’da bir köye yerleşemiyorum ama en azından bu büyük şehir keşmekeşinden kurtulabilmek için bir adım atıyorum. Sonumuz hayrola.
Bu planlar dahilinde, geçtiğimiz hafta İstanbul’dan başlayıp, Muğla’ya kadar uzanan bir bisiklet turu yaptık. Dokuz günümüzü aldı. İlk günleri Marmara bölgesinin soğuk havasından kurtulmak için hızlıca geçip, Ege bölgesinin sıcağına kavuşunca yayarak devam ettik. Bu turun da detaylarını tek bir yazı altında paylaşacağım.
Avrupa ve Balkanlar turu yazılarına da devam edeceğim tabi. O kısımları biraz ihmal ettik ama yakında kendimi affettireceğimi umuyorum.
Bunun dışında, en başından beri yapmak istediğim gibi, farklı konu ve konseptlerle alakalı da yazma, saçmalama ve beyninizi yakma niyetindeyim. Beyninizle ciddi düşünüyorum.
Hadi görüşürüz.
