Velkam tu di yurop!

Otelde uyumak güzel ağa. İstediğin zaman git duşunu al, çamaşır yıka, kahvaltı de hemen önüne gelsin. Bazen gerekiyor böyle şeyler.

Çantaları toplayıp aşağı indim ve nerede benim lanet olası kahvaltım diye bağırdım fjsj Yok lan, ne bağırıcam Amerikalı gibi. Oturdum bi köşede sessizce, garson gelene kadar elimi bile kaldırmadım djdh Velhasıl, her otel kafası yaşadığımda omlet yiyorum, bugün başka bir şey yiyeyim dedim kendi kendime. Garson geldi, omlet? dedi, yok canım, başka nelerin var, dedim. Saymaya başladı ama ne oldukları hakkında bir fikrim yok tabi. Adını aklımda tutabildiğimi söyledim.

Aradan beş dakika geçti ve garson, elinde salamlı omletle geldi fjskdjs Omletten kaçış yok, illa yedirecekler onu.

Dün abilerin bana tarif ettiği yoldan gidecektim. Yola çıktım ve parka çıkarken kaymak gibi olan asfaltın, iniş tarafına hiç uğramadığını gördüm. Lan ne alaka? Diğer taraftan gelenler otoban gibi yoldan geliyor, bu taraftan gelen piç mi? Toprak yola girdik mecburen, alternatifsiz nitekim.  Ana yol böyleyse, tarif ettikleri yol nasıldır kim bilir diye de düşünüyorum tabi. Velhasıl, tarif ettiği sapağa geldim. Yol kaymak. Ama biraz bozulmuş kaymak. Yok, hatta çürümüş, küflenmiş, çöpe atılıp unutulmuş kaymak. Yok öyle bir kaymak fjzjaah. Bisiklet yolu diye de tabela var bu arada.

Vardır bir bildikleri dedim ve daldım yokuş aşağı. Bazı bölümleri çok güzel olsa da bazen bir tur bisikleti için fazla olan yerleri de vardı. Hani birkaç kez devrilen ağaç üzerinden atlamak, birkaç kez kayan yol yüzünden dere yatağından geçmek, standart hendekler falan derken birkaç kez büyük bir HAYDAAA çektiğim oldu djsjz Nihayetinde çatalı kırmadan, lastiği yarmadan, düşmeden, bazen iterek, bazen kakarak o yolu bitirdim. Toplamda 22 kilometre falandı ama ana yolun da toprak olduğunu düşününce baya vakit kazandırdığını kabul etmek lazım. Vakit ve bol çamur fjdjs

Şimdi sınır geçişine gelmişti. Sınırı geçmeden önce cebimde kalan paraları tüketmek için yemek ve bira molası verdim. Bira ve yemek için bahanem hiç bitmez. Burada da yemek isterken baya bir sorun yaşadım. Listeden daha önce yemediğim ve adını da bilmediğim bir şey istedim. İçinde domuz eti var diye vermediler. Lan olsun fark etmez diyorum, yok yok sen yemezsin diyorlar. Lan sen nerden biliyorsun yemeyeceğimi, bırak sana ne aq sdjfsdsd

İlk Avrupa girişi olacağı için hafif bir telaş vardı. Bosna’da yediğim kazığın da etkisi var tabi bu telaşta. Bu sefer akıllılık edeyim, para alayım yanıma dedim, ne döviz bürosu, ne banka çıktı karşıma. Yine dımdızlak, üç kuruş parayla geldim sınıra jdjsah Sınır tam köprü üzerinde. Çıkış sorunsuz oldu tabi. Verdiler damgayı yolladılar. Çıkışı yapmış olmanın heyecanı, yeni ülkeye girecek olmanın telaşıyla ben asıldım pedala, hesapta köprünün diğer yanına geçip, Hırvatistan’a gireceğim. Birileri haay huuy etti durdurdu beni. Nooluyor aq dedim, baktım ki Hırvatistan polisi, pasaport istiyor. Lan olm, bu nasıl sınır? Mahalledeki halk ekmek büfesi gibi sınır mı olur dcjakal Bir camdan çıkış, diğer camdan giriş djskaja Kanki kusura bakma, sizin sınırın çük kadar olduğunu bilemedim, dedim. Neyse ki pek İngilizce bilmiyordu. Vizeye baktı, bastı kaşeyi yolladı.

Bu kadar mı yani? Para pul, nerede kalacaksın falan bile mi yok? Yine sövdüm Bosna polisine o arada. ?

Köprüyü geçtikten sonra Jasenovac Anıtı var. Büyükçe bir çiçek gibi. Koca bir çayırın ortasında, baya güzel görünüyor. Çayırda çukur ve tümsekler de var ve hepsi bir şeyleri ifade ediyor plana bakarsak. Hırvatça bilen yazsın. Fjdj

Hırvatistan’da ilk Warmshowers evimde kalacaktım. Kutina’da bir eleman kabul etti beni. Oraya doğru giderken bir su falan alayım dedim, bakkala girdim. Rakamlar absürt. Sonra düştü tabi benim jeton, Hırvatistan birliğe girdi ama parası hala eskisi gibi Kuna. Yani ben de olmayan fjdjs Nasıl beceriyorum bilmiyorum, her yeni ülkeye ve yeni para birimine ulaştığımda hafta sonunu denk getiriyorum. Yine her yer kapalı, civarda banka yok, elimdeki az miktardaki Euro bir işe yaramıyor. Bakkal abla halime acıdı da sulukları çeşmeden doldurdu.

Klasik eksi bir Hırvatistan evi

Avrupa’ya girince, Balkanlardaki o her yerde gördüğüm barlar, restoranlar kalmamıştı. Barlar sadece şehir merkezlerinde vardı. Bazı alışkanlıklar ufaktan darbeye maruz kalmaya başlıyordu. Avrupa’ya hoş bulmuştum.

Neyse. Memleketin alayı düz. Hani yokuş istiyorum diye bağırsan, kendini yerlere atsan yok. En fazla yapacağınız şey bir garmin satın almak. Dümdüz ülkede size mutlaka bir yokuş bulacaktır. Buluyor ve bir köşeden sinsi gibi gülüyor piç. Neyse. Kutina’ya vardım, para çektim, bir bara oturup elemana mesaj attım. Geldi aldı beni ve eve geçtik.

Kendisinin işi olduğu için anahtarı falan bırakıp çıktı, ben de rahatça duşumu alıp dinlenme moduna geçtim. Bir süre sonra geldi ve beraber dışarı çıkıp iş yerinden arkadaşlarıyla birlikte birer bira yuvarladık. Keyifli bir arkadaş, oldukça sportif, bisiklet koşu tırmanış ne ararsan var. Ertesi gün de daha önceden planları olduğu için beni gezdirmesi ve almam gereken bazı malzemeleri nereden alabileceğimi göstermesi için arkadaşına rica etti.

Kutina

Öğle saatlerinde iki hatun kişi beni aldı, arabayla minik bir şehir turu yaptırdı. Ki zaten Kutina çok ufak bir şehir. 35 saniye falan sürdü şehir turu fjsjs Bisikletçi ve mağazaları gösterdi, üzerine de bira ısmarlayıp tekrar eve bıraktı. Mesai arasında bana böyle yardımcı olmaları gerçekten büyük incelikti.

Orada iki gün kaldım, ev sahibim ile çok vakit geçirme şansımız olmasa da, planı olmasına rağmen beni evine kabul edip, anahtarı bile bırakmış olması büyük insanlık örneği gerçekten. Bol selamlar ve bol teşekkürler Kresimir ?

Kutina’dan sonra istikamet Podgaric üzerinden Zagreb’ti. Podgaric’te de sürrealist bir anıt vardı. Yolu çok tersti, çok yokuştu. Podgaric’e gideceğim dediğim zaman, herkes aynı şaşkın tepkiyi veriyordu “naapcan la orada?” Anıt bakıcam. Ben de böyle bir manyağım işte.

Kresimir ile vedalaştık ve erkenden yola koyuldum. Buralarda da kahvaltı kültürü olmadığı için yine aç aç devam ettim bir süre. Hırvatistan’da börekçi var neyse ki. Baya bildiğin börekçiler oluyor kasabalarda falan. Normalde daha erken sapmam gerekirken, açlık ve lanet olası %10 eğim tabelası yüzünden bir sonraki köyden girmeye karar verdim. Orada açık bir börekçi buldum da, yanında çay olmadan da olmuyor ki dhsj Ne dertlendim arkadaş. Neyse.

Karnımı doyurup, istihkakım olan yüksek eğimli yokuşlara doğru vurdum kendimi. Diğer yol gibi tabelası falan yoktu ama baya sağlamdı. Tabela olayını sevmiyorum. Tabela psikolojik baskı yapıyor. Off, diyor, çok zorlu bir yokuş, diyor, şimdi dizlerin ağlamaya başlayacak, diyor. Fitneleri salıyor zihnime, veriyor küsküyü aşil tendonlarıma. Tabelasız daha güzel. O zaman hedef gözetmeksizin sövebiliyorsun fjsja. Çıkış ve iniş sonunda, orman içindeki çeşmeden su ikmalini de yapıp anıta doğru devam ettim. Artık gözler şimşek gibi, suyun kokusunu alıyorum djaja Kayanın oyuğunda olsa bulabilirim suyu fjsja

Neyse. Anıt bir acayipti dostlar. Fantastik bir yapı. Podgaric de allahın unuttuğu yer gerçekten. İnsanların merakla, naapıcan orada? diye sormaları çok normal. Anıtı gezdik, ölmüşlere rahmet okuduk dhsj Ve nihai hedef Zagreb’e doğru yeniden çizdim rotayı.

Monument to the Revolution of the People of Moslavina

Kaçınılmaz sonuç olarak, toprak yola girdim ve nadir de olsa geçen arabaların tozlarını yedim. Tavsiye edilmemektedir. Toprak yolda giderken, karşıdan gelen araba durdu, hi huy selam falan, dört tane genco. Dolar dolar diyor. Lan olm bi bitmediniz ama ya jahaha Yok dolar dedim, uzatmadı, gitti. Giderken küfür etmiş olabilir. Bilmiyorum.

Zengin gösteriyor bu Surly. Turculara sesleniyorum, Bisan’dan şaşmayın dhsjaj

Efendim, Zagreb ve Slovenya macerası da bir sonraki yazımızın konusu olsun. Bu sefer biraz kısa oldu, idare ediniz.

Güncel bilgi olarak, İtalya’dayım. Mümkün olduğunca yazmaya çalışıyorum. Bilgisayar bozuk olduğu için telefondan işkenceler çekerek bu yazıları sizlere ulaştırmaya çalışıyorum. Yarın nihai hedefimiz olan Stelvio Geçidi‘ne doğru devam edeceğim. Muhtemelen üç dört günlük bir yolum var. Aslında şu an olduğum yerde bir milyon yıl falan yaşayabilirim.

Sevgiler,

Cem

İlk yorum yapan sen ol!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir