Cehennemde Bir Pazar…

Bugün, bahar klasikleri olarak geçen tek günlük bisiklet yarışlarının en güzeli yapıldı. Paris’in 80km kuzeyinden başlayıp, Belçika sınırlarında biten Paris – Roubaix yarışını diğerlerinden ayıran en önemli özellik, 60 kilometreye yakın bölümünün Arnavut kaldırımı olarak bildiğimiz taşlı yollardan gidiyor olması. Yarışın 260 kilometre civarı olduğunu düşündüğümüzde, bu yarışın tam bir delilik olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

1896 yılından beri yapılan bu yarışa, zorluğu nedeniyle Kuzeyin Cehennemi lakabı takılmış. Başlıkta yazan “Cehennemde Bir Pazar” ise, bu yarış için yapılmış bir belgeselin adı. Yarışın çok zorlu olması, kazanmayı da bir o kadar önemli hale getiriyor. Bu yarışa katılmak ve hatta sağ salim bitirebilmek bile büyük bir onur sayılıyor, hal böyleyken kazanmanın ne demek olduğunu varın siz düşünün! Özellikle yağışlı havalarda, 300’e yakın bisikletçiyle başlayan bu yarış, 40 civarı bisikletçiyle bitebiliyor. Çapraz rüzgarlar, sürekli sarsılan bisikletlerin çıkardıkları teknik aksaklıklar, kaçınılmaz kazalar, çamurla güreşen bisikletçiler, bu işi hem bisikletçiler hem izleyenler bir tür mazoşist zevk haline getiriyor. Çünkü tüm bunlar, aynı zamanda bu yarışın net bir favorisi olmadığını da gösteriyor. Her an teknik aksaklık yaşayabilir, kaza yapabilir ya da önünüzde kaza yapan birine çarpıp yarış dışı kalabilirsiniz.

Burada 80’li yıllarda yarışan bir bisikletçiye yarışla ilgili düşüncelerini sorduklarında; “Tam bir saçmalık. İnanılmaz çalışıyorsun, tuvaletini yapmaya zamanın yok. Çamura bulanıyorsun. Sürekli kayıyorsun. Büyük delilik” der.  Seneye bir daha yarışıp yarışmayacağı sorulduğunda ise bisikletçi, şu cevabı verir:

“Tabi ki. Bu dünyanın en güzel yarışı!”

Paris-Roubaix-history , cehennemde bir pazar, Kuzeyin Cehennemi

Yapacağım tur rotasına Fransa’yı koymamın en büyük nedeni, bu tarihi yarışın yapılacağı yollardan geçme deneyimini yaşamaktı. Yarışın yapıldığı tüm parkuru geçmeyeceğim ama ünlü pave’lerden Arenberg’i mutlaka geçmek istiyorum.  Bu yarışı kazananlara, o taşlardan yapılmış bir kupa veriyorlar. Belki öyle bir taşa sahip olmayacağım ama o yollarda bisiklet sürmenin hazzını yaşamak bile tarihin bir kenarından tutmak gibi bir his verecek bana. Rotayı hazırlarken düşündüğüm şey, klasikleşmiş gezgin kafasından ziyade, benim için manevi değeri yüksek olan yerleri görmekti. Muhtemelen Eyfel kulesi önünde bir fotoğrafım olmayacak ya da Pisa Kulesini itmeye çalışmayacağım ama Arenberg ormanının girişinde yüzünde kocaman bir sırıtışla çekilmiş bir fotoğraf hiç fena olmaz.

Cehennemde Bir Pazar..

Bugün tam 7 saat televizyon karşısında yarışı izleyerek geçti. Yarış o kadar iyi ve heyecanlıydı ki, sanırım son yıllarda izlediğim en iyi şeydi. Kimin kazandığının benim için bir önemi yok, Socrates’in dediği gibi “Güzellik önce gelir, zafer onu takip eder. Asıl mühim olan ise hazdır.”

2 Yorum
  1. Yunus dedi ki:

    Yazılarını okumaya başladım usta. Ara ara yorum yaparım. Ege turundan okumaya devam ediyorum şu an. Çok keyifli yazıların. Ormanlı turunda anlattığın yolu ben de gitmiştim. Birebir duygularımı anlatmışsın. Rotadan anladığım Çamlıca nın üst tarafı Ümraniye civarında oturuyordunuz o zamanlar. O civarda oturan her bisikletçi için turun dönüşü Üsküdar Beykoz Kadıköy fark etmez illa ki çıkış demek o kadar yol yaptıktan sonra Üsküdar dan Çengelköy den çıkmak çok kasıyor. Eline sağlık usta.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir